“Artık resimlerde ve hayallerde kalmış
Kaleiçi’nin restore edilmemiş eski görüntülerini, tablolarımda yaşatmaya devam
edeceğim. Kim bilir belki de bir gün en büyük hayalim olan ''Eski Kaleiçi
Evleri Müzesi''ni Kaleiçi’nin eski bir evinde açabileceğim”
Rölyef Sanatçısı Şeyma Candan,
Kaleiçi’nde bugün pek çoğu yok olmuş tarihi konaklara, yaptığı üç boyutlu
tablolarla hayat veriyor. Aynı zamanda bir Antalya aşığı olan Şeyma Candan’ın
rölyeflerini gören Antalyalılar, çocukluk günlerine dönerek tarihin içinde bir
gezinti yaşıyor. Kaleiçi’nde bugün pek çoğu yıkılmış ya da yıkılmak üzere olan,
Antalya’nın en önemli kültürel varlıkları olarak değerlendirdiği evlerin
fotoğraflarına bakarak hazırladığı özel koleksiyonunu, Valiliğin,
belediyelerin ve kurumların desteği ile kalıcı bir sergi ve müze açarak,
yeni nesillere aktarmayı hayal ediyor.
Mesleği
kadar bağlı hissettiği şehirden, Antalya’dan
ve Kaleiçi’nin eski halinden büyük bir özlemle bahseden sanatçı, şunları
söylüyor; “Kaleiçi’nin dar sokaklarındaki cumbalı evlerin kapılarını ve onların
önlerinde oturan nineleri, dedeleri, genci, yaşlısı ve sokaklarında
koşuşturan çocuklarıyla sıcacık ilişkilerin yaşandığı o eski günleri, begonvilleri, o eski kokuyu,
dokuyu ve rengi çok özlüyorum. O günlere açılan kapıyı aralamak adına ve
artık resimlerde ve hayallerde kalmış Kaleiçi’nin restore edilmemiş eski
görüntülerini tablolarımda yaşatmaya devam edeceğim. Kim bilir belki de bir gün
en büyük hayalim olan ''Eski Kaleiçi Evleri Müzesi''ni Kaleiçi’nin eski bir evinde
açabileceğim” Ve
ardından şunları söylüyor, “Antalya, özellikle de Kaleiçi beni büyülediği
kadar da kahrediyor. Çünkü ben bu filmi daha önce İstanbul’da görmüştüm. İstanbul’un
güzelliğini yaşayan belki de son nesil olduğumuzu düşünüyorum. Kaleiçi’nde yıkılmış 56
adet evin rölyefini yapmaya karar verdim ve bunların bir tanesi tamamladım. Bu
proje ile 1900’lu yılların başındaki Antalya’yı yeniden canlandırmak için
Antalyalılardan derlemeye çalıştığım Kaleiçi’nin eski görüntülerini ve tablolardaki
evlerle ilgili hikayeleri birleştirerek Kaleiçi’nin eski günlerini herkese yaşatmak
istiyorum”
Şeyma Candan, 1991
yılının yılbaşında eşine farklı bir hediye vermek düşüncesiyle ilk rölyef çalışmasını
yapıyor. Bu çalışmanın büyük ilgi görmesiyle, arkadaşlarına da hediye etmek
için üretmeye başlıyor. İstanbul’daki tarihi sokakların, evlerin rölyeflerini
yaparak başladığı çalışmalarına taşındıkları Antalya’da devam ediyor. Yoğun bir
çalışma ile geçen iki senenin sonunda yeteri kadar eser üretince ilk sergisini açan
sanatçı, sergiler sırasında yaşlı hanımların ve beylerin “bizi eskilere
götürdün” diyerek duygulanmalarından ve yaşadıkları sokakları görüp çocukluk
günlerine dönmelerinden çok etkiliyor. Antalya tablolarında insanların
yaşadıkları yerleri tanıyıp oturdukları evleri göstermeleri ise ayrı bir
heyecan oluyor onun için ve daha yoğun bir şekilde bulduğu eski Antalya
görüntülerini yapmaya başlıyor.
Bu iş sırf bir resim ve rölyef işi değil, bir kültür
hizmeti olarak gören Candan, şunları söylüyor: “İstanbul’un yok oluşunu adım
adım izledik. Tarihi semtler, evler gözümüzün önünde değişime uğradı. Çoğu
yandı, yıkıldı ve yerine yenileri yapıldı. 20 yıldır Antalya’dayız ve şimdi
rant uğruna Antalya’nın yok oluşuna büyük bir üzüntüyle tanık oluyoruz. Ülkemizin
değişik yörelerinden ev ve sokak çalışmalarımdan sonra Antalya’nın eski
evlerini, sokaklarını ve tarihi binalarını tablolarıma taşımaya başladım.
Bunları yaparken yapıların olabildiğince eski görüntülerine ulaşarak o eski günlerin
ruhunu tablolarımda yaşatmaya çalışıyorum. Yeterince koruyamadığımız ve hızla
kaybetmekte olduğumuz tarihi köşk, konak, ev ve sokaklarımızı sanki tekrar
canlandırıyormuş gibi hissetmenin keyfini yaşıyorum”
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder